11 Şubat 2011 Cuma

1000 Kişi Önunde Konusmak

TOPLUM ÖNÜNDE KONUŞABİLMEK

Duymak ve dinlemek iki farklı olaydır. Duymak otomatik yapılan, dinlemek ise isteyerek yapılan bir iştir. Bir salonda oturup söylenen hiçbir sözcüğü dinlememek mümkündür. Anlatılanları duysanız bile dinlemiyor olabilirsiniz. Dinleyiciler tabii ki sıkılmak istemezler, ama kolayca sıkılabilirler de. Toplantılarda önünüzdeki kağıdı sıkıntıdan karaladığınız bir çok an
olmuştur. Bunu yapan insan, anlatılanları ne kadar iyi dinliyor olabilir? İlginizin dağılması ve başka düşüncelere dalmanız çok kolaydır.
İLETİŞİMİN ÜÇ UNSURU
Profesör Albert Mehrabian, bir mesajı tutarlı yapan şeyin ne olduğunu araştırmıştır. Vardığı sonuçlar üç unsuru ortaya koyar.
1. Söylenen Söz
2. Duyulan Ses
3. İzlenen Görüntü
Araştırma, aynı zamanda bir mesajın tutarlı olması için bu unsurların mesaj içinde doğru oranlarda yer alması gerektiğini de ortaya çıkarmıştır.
* Söz: % 7 oranında
* Ses: % 38 oranında
* Görüntü: % 55 oranında
Bu da dinleyiciler üzerinde yarattığınız etkinin % 93'ünün, sesinizle ve nasıl göründüğünüzle ilgili olduğu anlamına gelir. Bu unsurlar, birbirleriyle bağlantılı olup tek başına etkili değillerdir. Başka bir deyişle iyi görünüp iyi bir sese sahip olsanız bile, konuşmanız saçma sapan ise başarılı olamazsınız. Sahip olduğunuz % 93, dışarıda bıraktığınız % 7'nin kusurunu örtmeyecektir. Söz, ses ve görüntü hepsi bir arada olduğunda işe yarar. Birini dışarıda bıraktığınızda, etki kaybolacak ve sunumunuz gücünü yitirecektir.
Ronald Reagan çok başarılı bir konuşmacıydı. Her zaman dinleyicilerinin dikkatini çekmeyi başarmış, saygı duyulan bir hatipti. Bir toplantıda, başka bir toplantı için hazırladığı notları okumaya başladı. Ve bir konuşmacı olarak bütün itibarını yitirdi. Görünümü iyi, sesi etkileyiciydi. Ama söylediği ilgisiz sözler, onun otoritesini sıfırladı. O günden sonra insanlar, onun başkanlık görevinin altından kalkamayacak kadar yaşlandığını düşünmeye başladılar.
Dersini dinlerken, sıkıntıdan patladığınız hocalarınızı düşünün. Sorun, onların ne anlattıklarını bilmemesi değil, anlatma tarzlarıydı elbette. Sorun, anlattığını öğrencilerin severek dinlemelerini sağlayacak bir ustalıkla aktarma becerisine sahip olmamasıydı.
Konuşmacının sözünü bitirmesini dört gözle beklediğim bir çok sunumda bulundum. Sonuçta hiç kimse bile bile başarısız olmak istemez, ama hazırlık aşamasına yeterli zamanı ayırmak şarttır.
Unutmayın, sunumun başarısı iki yönlüdür. İlk önce, içeriği üzerinde çalışmalısınız, sunumun yapısını oluşturan kurallara uymalısınız: İstek Faktörü, Tanımlama, Dinleyici ve Konuşma Yazısı, İkinci olarak, sunum yapan kişi, ses ve görüntü konusundaki % 93'lük oranı mümkün olduğunca çok yakalamalıdır.
Bir çok sunucu, sunumları zayıf olduğu için, inandırıcılıklarını kaybederler. Bir sunumda her zaman görsel malzeme desteği olmayabilir. Bu nedenle tek görsel unsur olarak siz kalabilirsiniz. % 55'in tümü sizin sorumluluğunuzdadır. Beden diliniz canlı olmalı, görünümünüz konusunda kılı kırk yarmalısınız.. Sesiniz güçlü olmalı, ifade etme tarzınız,  duraklamalarınız, ses tonunuz, sesinizin yükselmesi, alçalması, bunların tümü dinleyicilerinizin duyularını uyaracaktır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

sağlık bilgileri | güzellik